YEDİBUCAK AVŞARLARI

Türkmen Köyleri (İğdeli, Karpınar, Yelliburun, Körkuyu, Kale, Burunören ve Ebülhayır) Köyleridir 

Hüseyin EKİCİ

05.08.2022

Değerli Okurlarım;

Türkmenlerin bir kolu olan Avşarlar yurdumuzun her yanına yayılmış oldukça kalabalık bir Türk boyudur. Biz burada özetle Yedi Bucak Avşarlarını anlatmaya çalışacağız. Önce Türkmen nedir nereden kaynaklanıyor?  Türk değil de neden Türkmen ismi kullanılıyor onu da burada öncelikle anlatmalıyım.

Türkler Orta Asya’dan Ön Asya’ya, Avrupa’ya ve hatta dünyanın her yanına değişik zamanlarda, değişik yollardan göç yoluyla dağılıp yurt edinmişlerdir. Bunu bilmeyen hemen hemen yoktur.

Türkmen ismi nereden geliyor.

Çok uzun anlatmadan, kısaca birkaç cümleye sığdırmaya çalışacağım..
Türkmen kelime olarak Türki-emin terkibinin bileşiminden geldiğini tarihçiler yazıyor. Türkler Göç yolu olarak Hazar Denizi Güneyi ile Kuzeyini takiben Ana yurtlarından göç etmişler. Oğuz Türkleri hemen hepsi Horasan’dan geldiğini ifade ederler. Çünkü Horasan Türklerin Eğitim ve Kültür Merkezidir. Burada bir süre ikamet ederek eğitim gördüklerini Türklerin yetiştirdiği şair ve ozanlarımızın eserlerinden anlıyoruz. Göçer Türler Anadolu veya başka bir yerlere göç ederlerken kendi kültürlerini de birlikte götürüyorlar. Fars (İran) üzerinden göçlerinde hiç kimseye zarar vermeden uzun yollarında yol alırken Farslar ve Araplar bu Türk göçerlerin zararsız olduklarını ifade edebilmek için Türk-i Emin yani “Güvenilir Türk” ismini kullanmışlardır. Türk-Men ismi zaten Azeri lehçesiyle Türk İnsanı olarak da anlam ifade etmektedir.

Türkler Türk-ü Emin  terkibini çok seviyor ve giderek Türkmen olarak kendilerini böyle ifade ediyor ve değişime uğruyor. Kısacası Türkmenler Öz be öz Türk ırkıdır.

Avşarlar ise Türk Irkının alt kollarından yalnızca biridir. Türkiye’de genelde Sünni inanca bağlı olanlar kendilerini doğrudan Avşar olarak ifade ederler. Alevi inancında olanlar ise doğrudan Türkmen olarak ifade ederler. Yörükler, Tahtacılar, Abdallar, Çepni Türkmenleri de yörelerine göre Alevi inançtan oldukları gibi Sünni inançtan Türkmenlerdir. Ancak Sünni inançtan olanlar bilinçsizce kendilerinin Türkmen olmadıklarını söylemeleri ayrı bir boydan gelen Türk olarak göstermeleri bundandır. Gizlenme duygusundandır.

Bize konu olan Türkmen 7 Bucak Avşar’larına gelince;

Hazar denizi Güneyinden İran, Kuzey Irak (Musul ve Kerkük) üzerinden Suriye’ye geçenlerin ise Halep İli ve Asi Nehri kıyılarına kadar obalar halinde geldiklerini ve yaşadıklarını görüyoruz. Orada Obalar oluşuyor ve obalara o bölgede Bucak Avşarları deniliyor. Halen o bölge Türklerine verilen isim BUCAK AVŞARLARI olarak anılmaktadır.

1514 yılında Yavuz Selim’in Ridaniye seferi üzerinde konaklayan bu aşiret obaları küçükbaş hayvancılığı işi ile iştigal etmektedir. Yavuz Selimin hışmına uğramamak için tekrar yurtlarını terk ederek bir kısmı Çukurova üzerinden bir kısmı Maraş üzerinden Uzun Yaylaya göç etmişlerdir. Yavuz Selim’in askerlerinin o bölgeden çekilmesi ile aynı obalar tekrar şimdiki ismiyle Suriye’nin Kuzey bölgesine düşen yurtlarına geri döndüklerini görüyoruz. Bu obalar yaz aylarında Uzun Yayla ve Çukurova bölgelerinde hayvanlarını otlatıp tekrar kış aylarında kendi obalarına dönüş yapmışlardır.

1722-1723 yıllarında Osmanlı’nın çıkardığı İskân fermanıyla Kayseri Uzun Yaylaya göç eden 7 Avşar obası Uzun Yayla’nın kuzey bölgelerindeki dağlık bölgeyi iskan tutmuşlardır. Uzun Yayla ’da iskan tutan Avşar Obaları Osmanlı’nın siyasi etkisiyle çoğu Avşar olduklarını dahi söylemeyen bir durumda kalmışlar ve benliklerini de kısmen yitirmişlerdir.Avşarların birlikte oluşlarından rahatsız olan Osmanlı’nın eline bir fırsat geçmiştir. Çünkü Avşarlar vatanlarına saldıran kim olursa olsun kahramanca direnişi Osmanlı hiç unutmamıştır. 14 yy sonlarında Sivas – Kayseri bölgesine hakim olan Avşarlar Kadı Burhanettin’in Damadı olan Burhanettin Osmanlıyı bir savaşta yener ve Timur’a da karşı çıkar. Daha önce Osmanlı’yı yenen Avşarlara en büyük darbe ve kıyım kindar Osmanlı Padişahı Abdülaziz döneminde yapılmıştır. Rusların Çerkez katliamı ve sürgünler dönemidir.(1864-1867)  Çünkü Padişah Abdülaziz’in bir eşinin Çerkez olması büyük Çerkez kayırmacılığına etken olmuştur. İçindeki kinin intikamını alma zamanı gelmiştir. O nedenle Çerkezlere iskan edebilecekleri en uygun yer olarak Sivas Yıldızeli ile Kayseri Aziziye (Pınarbaşı) , Bünyan ve Uzun Yayla seçilmiştir. Rusların kırımına uğrayan Çerkezlerin Aziziye (Pınarbaşı), Bünyan ve Uzun Yaylaya yerleştirmek isteyen Osmanlı askerlerinin Çerkezleri savunmak adına silah kullanıp yerleşik Avşarların direnmelerinde büyük çapta katliamlara da neden olmuş ve Avşarlar bir kez daha yurtlarından edilmişlerdir. Dadaloğlu’nun bu şiiri bilindiği gibi Türkmenlerce Avşar Bozlağı şeklinde okunur.

Kalktı göç eyledi Avşar elleri
Ağır ağır giden eller bizimdir
Arap atlar yakın eyler ırağı
Yüce dağdan aşan yollar bizimdir

Belimizde kılıcımız kirmani
Taşı deler mızrağımın temreni
Hakkımızda devlet vermiş Fermanı
Ferman padişahın dağlar bizimdir

Dadaloğlu’m yarın kavga kurulur
Öter tüfek davlumbazlar vurulur
Nice koç yiğitler yere serilir
Ölen ölür kalan sağlar bizimdir

Bu olaylardan yaklaşık 140 yıl öncesinden Osmanlı’yı iyi tanıyan Bucak Avşarları yüksek dağlara çekilip sığınarak 7 Bucak Avşarlarını bu kırımdan kurtarmış ve kendilerini korumuşlardır. Ta ki Atatürk Cumhuriyeti kurulana dek korkarak, ürkerek kendilerini mağaralarda saklayarak yaşamışlardır. 1950 li yıllarda İlçeye gitmeye dahi korkan Alevi Türkmenler bıyık ve kılık kıyafet değiştirerek gecenin karanlığında İlçeye gittiklerine bizzat şahit olan bir kimseyim.

Konumuza tekrar dönelim;

Bu Türkmen Avşar boylarına ait bilgiler tevatürden ibaret değildir. Birçok konularda ortak bilgi ve düşüncelerimizin olduğu uzman tarihçilerimizin söylemleri ile sabittir.  

“1722-1723 yıllarında Suriye’nin Avşar Bucağı Bölgesinden gelen Avşarlar, Sarıoğlan civarında yerleşmişler ve günümüze kadar varlıklarını korumuşlardır. 7 Bucak Avşar’ı denilen bu köyler Burunören, İğdeli, Kale, Karpınar, Körkuyu ve Yelliburun olmak üzere 6 köydür. Bir köyün nerede olduğu bilinmiyor. Bir ihtimal bu köy hemen yakınlarındaki Ebülhayır Köyü’dür. Çünkü bölgede Ebülhayır’dan başka Bucak Avşarları gibi Halep ve çevresinden gelen başka köy yoktur. Körkuyu ve Yelliburun Köyleri daha sonra birleşerek Yerlikuyu adını almıştır.” 

Türkmen Avşarların ortak noktalarına gelince;

Geçtikleri göç yolları üzerinde Fars kültüründen etkilenmişler ama Fars olmamışlardır. Yalnız Ayzıt (Yezidi) Türkmenleri bunun istisnası olarak görülür.

Anadolu’nun birçok yerleşim yerlerinde yaşayan Türkmen Alevi köylerini bizzat köy köy gezen bir insan olarak tespitlerimizi de paylaşmak istiyorum.

Çoğu Alevi Köyleri ister Çepni olsun, İster Tahtacı olsun, İster Yörük olsun aralarında öyle kişiler obadan çekip ayrılmışlardır ki Osmanlı’dan zarar gelmesin diye kendilerini gizleme gereği duymuşlar ve Türkmen olduklarını ve hatta TÖRE inancını saklayarak Sünni olduklarını söylemişlerdir.

Ama asırlardır gelen geleneklerimize bağlı olan Türkmenler hiçbir millete teslim olmamıştır.

Arap köy ve şehirlerinden geçmişler ama Araplaşmamışlardır.

Kendi dillerini, inançlarını, gelenek ve göreneklerini zenginleştirerek devam ettirmişlerdir. Ama Asla Fars – Arap – Selefi – Vahabi olmamışlardır.

Bir yandan Türkülerini Avşar Bozlağı, Gaziantep Barak Ağzı ağıtlarını, folklorik oyunlarını ve halaylarını günümüze aktararak bizlere zengin Türk Kültürünü getirmişlerdir. Dadaloğlu, Karacaoğlan gibi ozanlar obaları yüreklendirmiş ve diri tutmuştur.

Okurlarımızın aklına gelebilecek soruyu duyar gibiyim.

Biz Türkmen’iz diyen köyler istisnasız biz Alevi’yiz de diyorlar. Siz kendini Sünni olarak ifade eden akraba köyleri de aynı Türkmen Avşar olarak değerlendirdiniz, Aynı Oba’dan saydınız. Bu köyler neden biz Türkmen’iz demiyorlar? Sorunun yanıtı içinde var zaten. Aleviler hep kendini saklayarak hayatta kalmışlar. Kendini saklarken kendini unutanlar ise süreç içinde Sünni’ leşmişler o kadar.

Sonuç olarak onlar da bizim akrabalarımızdır. Ebülhayır Türkmen’dir, diğer Türkmen köyleriyle de aynı kaderi paylaşan akrabalarımızdır. Unutmayın. Osmanlı böler biz birleşerek büyürüz.
Oğuz Atasözü : “Yurt Gider, Töre kalır.” denilmektedir. Yurtlarını değiştirmişlerdir ama asla törelerinden vazgeçmemişlerdir. Bunlara Türkmen denilir. Törelerinden vaz geçip Arap Vahabi- Selefi inanç ve kültürüne meyil edenlerden değildir Türkmenler.

Türkmenlerde Doğa Kült inancı vardır. Dağ, ırmak, ağaç, eşik, beşik, İslami inanç içerisine giren gelenekler dini inanç gibi önem arz etmektedir. Türkmenlerdeki geleneksel oyunlar bunu açıkça ifade eder. Kadına olan saygı ve inanç Türkmenlerde ağırlıklı olarak mevcuttur.

Kısacası Türk olmak kaderimiz, Din ise tercihimizdir.

Bir yanıt yazın

Başa Dön