NAZIM HİKMET 119 YAŞINDA

ERDEM GÜNALP

NAZIM HİKMET RAN YAŞAM KRONOLOJİSİ:

1902: Ocak’ta Selanik’te Dünya’ya gelir.

1913: Feryadı Vatan başlığını taşıyan ilk şiirini yazar. Galatasaray Sultanisinde ortaokula başlar.

1914: Ekonomik nedenlerle Nişantaşı Sultanisi ‘ne geçer.

1917: Bahriye mektebine girer.

1918: İlk kez bir şiiri yayınlanır. Yeni mecmua ‘da yayınlanır bu ilk şiiri ”Hala Servilerde Ağlıyorlar mı” başlığını taşır.

1920: Bahriye’yi bitirmesine birkaç ay kala sağlık nedeniyle ayrılmak zorunda kalır. İstanbul işgal altındadır, arkadaşı Va-la Nurettin ile birlikte gizlice Anadolu’ya geçer. Ankara hükümeti tarafından Bolu’ya öğretmen olarak atanır.

1921: Azerbaycan üzerinden Moskova’ya gider. Devrimin ilk yıllarına tanık olur. Ekonomi politik eğitimi görür, Sanat çalışmalarına katılır.

1924: Moskova’da yayınlanan İlk şiir kitabı ”28 Kanun insanı” sahnelenir. 12 Mart günü Pravda’da bu gösteri övgüyle yer alır. Türkiye’ye döner ve Aydınlık Dergisinde çalışmaya başlar.

1925: Ankara İstiklal Mahkemesinde gizli örgüt üyesi olduğu gerekçesiyle yokluğunda yargılanarak ”on beş yıl küreğe konulma cezası verilir” Bu durum onun ülkeden ayrılmasına yol açar. Moskova’ya gider.

1926 Viyana’ya geçerek ilerde suçlamalarına konu olarak ”Parti toplantılarına katılır. Türk ceza Kanunu’nun yürürlüğe girmesiyle ”küreğe konulma” cezası ortadan kalkar.

1927: Katılmış olduğu ”Viyana konferansı” nedeniyle İstanbul Ceza Mahkemesi’nde yokluğunda yargılanır. Üç ay hapis cezası alır.

1928: Yurda dönmek üzere Moskova’daki Büyükelçiliğe başvurur. Pasaport almak istemektedir. Ancak kendisine yanıt verilmez bunun üzerine gizlice sınırı geçerse de Hopa’da yakalanır. İstanbul üzerinden Ankara’ya götürülür. Ağır Ceza Mahkemesinde daha önce yokluğunda yapılan yargılamalar yenilenir. Üç ay hapis cezası verilir. Cezaevinde geçirdiği süre göz önüne alınarak serbest bırakılır.

1929: Resimli ay dergisinde çalışır. İlk şiir kitabı ”835 Satır” yayınlanır. Bunu diğerleri izler.

1930: ”Sesini Kaybeden Şehir” başlıklı şiir için dava açılır. Yargıtay’ca aklanır.

1931: ”1+1+1” ” 835 Satır’,’ ”Jokond ile Si-Ya-U” ile bir kez daha ‘Sesini Kaybeden Şehir” ve ” Varan 2” adlı kitapları hakkında dava açılır. Hepsinde aklanır.

1932: ”Kafatası” oyunu İstanbul Şehir Tiyatrosu’nda sahneye konur.

1933: ”Gece gelen Telgraf” şiirinde dolayı yargılanır. Altı ay üç gün hapis cezası verilir. Babası bir kaza sonrası ölür. Onun ölümü üzerine ”Hiciv Vadisinde bir Tecrübe Kalemiyle” Başlıklı bir şiir yazar. Şirinde babasının patronu Süreyya Paşa’ya hakaret ettiği gerekçesiyle hakkında dava açılır. Bir yıl hapis, 200 lira para cezasına çarptırılır.

Bu sıralarda ” Gizli örgüt” kurduğu savıyla Bursa ağır Ceza Mahkemesi’nde açılan ayrı bir davada İdamı istenir. Dört yıl ağır hapisle cezalandırılır.

1934 Cumhuriyetin10. Yılı nedeniyle çıkarılan af yasasından yararlanır. Serbest bırakılır.

1936: Gizli örgüt kurmak ve yönetmek savıyla yargılanır ve aklanır.

1937: ”Simavne Kadısı oğlu Şeyh Bedrettin destanı” yayınlanır.

1938: Askeri öğrencileri isyana teşvik suçlamasıyla da ”Donanma davaları açılır. Toplam 28 yıl 4 ay ağır hapisle cezalandırılır.

1941: Bursa’da ”Memleketimden İnsan Manzaraları”nı yazmaya başlar.

1943: Cezaevi arkadaşı Orhan Kemal tahliye olur. Balaban’ın resim çalışmalarına yardımcı olur, yetişmesini sağlar.

1944: Karaciğer ve kalp rahatsızlıkları başlar.

1949: Basında haksız mahkûmiyetine ilişkin yazılar artmaya başlar. Ahmet Emin Yalman, Vatan Gazetesi’nde ”Teyfik Fikret ve Nazım Hikmet” başlığını taşıyan bir yazı yayımlayarak dikkatleri Nazım’ın haksız mahkûmiyeti çeker.

1950: Yurt içinde ve yurt dışında çeşitli kuruluşlarca ”Nazım’a Özgürlük kampanyaları” açılır. Meclis’in gündeminde bulunan Af Kanunu’nu çıkarmadan tatile girmesi üzerine, Nazım, 8 Nisan’da açlık grevine başlar. Aynı gün Bursa’da İstanbul’a Paşa kapısı Cezaevine götürülür.. 23 Nisan’da açlık grevini avukatlarının isteği üzerine geçici olarak durdurur. Ağır hastadır., doktorlar üç ay bir hasta hanede tedavi görmesi gerektiğini belirtirler. Ancak durumunda bir değişiklik olmayınca 2 Mayıs’ta yeniden açlık grevine başlar. Açlık grevi kamuoyunda büyük yankı uyandırır. İmza kampanyaları başlatılır. ”Nazım Hikmet adlı bir dergi çıkarılır 9 Mayıs’ta annesi Celile Hanım 10 Mayıs’ta şair Orhan Veli, Melih Cevdet ve Oktay Rıfat açlık grevine başlarlar. 14 Mayıs seçimleri sonuncunda ortaya çıkan yeni durum üzerine, 19 Mayıs’ta greve ara verilir. Çıkarılan genel af Kanunu’yla serbest bırakılır. 22 Kasım’da Dünya Barış Konseyi tarafından Pablo, Picasso, Paul Robeson, Wanda Jakubowska ve Pablo Neruda’yla birlikte ”Uluslararası Barış Ödülü’nü almaya hak kazandığı açıklanır. Kendisinin katılmadığı törende Ödülü’nü Neruda alacaktır.

1951: Oğlu Memed Dünya’ya gelir. Askere çağrılır, 49 yaşındadır ve hastadır. Üstelik askeri okulda öğrenci olarak geçirdiği sürelerin yasa gereği askerliğe sayılması gerekmektedir.

Yaşamına yönelik tehditler üzerine ülkeden ayrılır. 15 Ağustos 1951 günü resmi gazetede, Bakanlar Kurulu kararıyla ” vatandaşlıktan çıkarıldığı” duyurulur.

Dünya Barış Konseyi’nin bir yıl önce kendisine verdiği ”Uluslararası Barış Ödülünü” Prag’da düzenlenen bir törenle alır.

1952: Çin’e gider. Ancak hastalanınca gezisini yarım bırakmak zorunda kalır. Enfarktüs geçirmiştir. Dört ay yatar. Bundan sonraki yaşamı artık doktor gözetiminde geçecektir.

1953 Uluslararası toplantılara katılmayı sürdürür. ”Bir Aşk Masalı” oyunu Moskova’da sahnelenir. Bunu diğer oyunlarının sahnelenmesi izler.

1958: Paris’e gider. Aralarında Aragon ve Picasso’nun da aralarında bulunduğu çok sayıda yazar ve sanatçıyla görüşür.

1962: Sovyet Yazarlar Birliği tarafından 60. yaş günü kutlanır. Yazarlar Evi’nde düzenlenen gecenin ertesinde Politeknik Müzesi’nde, Okuyucuları için İkinci bir toplantı gerçekleştirir. Gecenin yöneticiliğini İlya Ehrenburg yapar.

1963: Afrika’ya, Tanganika’ya gider. ”cenaze Merasimim” başlıklı şiirini kaleme alır. 3 Haziran sabahı Moskova’da evinde ölür.

NAZIM HİKMET RAN (20 Ocak 1902- 03 Haziran 1963) Thessaloniki mezarlığında yatıyor Işıklarda uyusun. Anısına saygıyla. Ülkemizde ona bir çınar ağacının altıda yatıramayanlar utanırlar mı? Bilmem ama sanmıyorum.

Erdem Günalp

Hoşça kalın dostlarım benim hoşça kalın dostlarım.

Sizi canımda canımın içinden.

Kavgamı kavgamda götürüyorum.

Hoşça kalın dostlarım hoşça kalın dostlarım.

Nazım Hikmet RAN

Bir yanıt yazın

Başa Dön