“CUMHURBAŞKANI OLMAZ” DEDİĞİN ALEVİ KİM?

Murtaza DEMİR

12.09.2022

Anketlerde Kılıçdaroğlu’nun oy oranının Erdoğan’ı yedi puan geçtiği ortaya çıkınca, Erdoğan kendini yeniden Cumhuriyet ve Alevi karşıtlığına, Osmanlıcılığa formatladı.

Yazı başlığına dair ciltler dolusu belge ve bulgu, araştırıcıları, gören gözleri, kalp sızısı duyan canları bekliyor. Bu yazının dar kapsamında “üstü örtülerek saklanan Alevi-Bektaşi gerçeğinin” bir boyutunu daha dikkatlerinize getireceğim.

Tespitlerim şöyle: Toplum olarak, medeniyetten uzaklaştık, gelişen çağcıl değerlere ayak uyduramadık ve benliğimizi (orijinimizi) kaybettiğimiz gibi medeniyet yarışını da (şimdilik) kaybettik. Asimile olduk, değiştik, dönüştük. Hukuk ve adaletten uzaklaştık. Dinci cahiller tarafından soyuluyor, itiraz bile edemiyoruz! Cumhuriyetle birlikte umutlandıysak da, 1950 sonrası sağ iktidarlar ve özellikle de AKP dönemiyle birlikte, yeniden karanlığa koştuk!

Alçak sesle söyleyen ve fakat ondan bile korkan bir kısım tarihçi gibi şahsen ben de, Osmanlının (Ottoman) kuruluşunda, bugün Alevilere “öteki, zındık vb. diyen Sünni anlayışın esamisinin bile olmadığını” söylüyorum. O nedenle, Aleviliğimizi bahane ederek zulmedenlere; yanlış içindesiniz, haksızlık ediyorsunuz, ayıptır, günahtır diyorum.

Baştan başlayalım:

İsimlere dikkat ederek, Osmanlı (Ottoman) devleti kurucularının soyağacına bakalım ve İlk Osmanlı devrinde Ömer, Osman, Bekir, Furkan, Tayip, Recep, Şaban, Cabir, Usame, Afif, Alkame, Müslim, Ramazan, Merve, Şevval, Furkan, Rümeysa, Bilal, Necmettin, Fetullah, Yelid, Aksanur, Rukayye, Halid, Kübra, Rabia gibi isimler var mı görelim. Bu gerçeği özellikle de kendilerine “milliyetçi” diyen, tarih ve gerçeklerden bihaber insanlarımız görsün ki, iktidarın kulu-kölesi olan “okumuşlar” ve “aydınlar” ve dahi “tarihçiler” tarafından nasıl kandırıldıklarını, tarihimizin nasıl tahrif edildiğini anlasınlar…

İsim mevzuuna neden takıntılıyım, o kısma da geleceğim ama önce buyurun, imparatorluğun kurucu unsuru olarak bilinen sülalenin isimlerine bakalım:

Osmanlı İmparatorluğu padişah sülalesinde tespit edilebilen büyük büyük dedenin adı Durmuş… Sülale; Durmuş’la başlıyor, oğlu Yantur’la sürüyor ve şu isimlerle devam ediyor: Karluğa, Karahul (Karaçul), Süleymanşah, Karalu Oğlan, Amudı, Karaca, Kurtulmuş, Çar Buğa, Sevünç, Baybus (Baysuğ), Başbuğa, Yamak, Kızıl Buğa, Kamarı, Baysup, Kara Han, Tuzak, Ay Kutluk, Kara Han, Oğuz, Gök Alp, Basuk, Tok Temür, Sugar, Bakı, Sunkur, Kaytun, Toğar, Aykuluk, Bayıntur, Kızıl Buğa, Kaya Alp, Süleymanşah, Erdungrıl (Ertuğrul), Osman (aslında Odman veya Ataman olmalı) Gazi, Orhan Gazi, Murad Han, Sultan Bayazıd Han (Yıldırım), Sultan Mehmed Han, Sultan Murad Han, Sultan Mehmed Han (Fatih), Sultan Bayazıd Han. *1

Süleymanşah ve oğlu Ertuğrul’dan berisi Anadolu’da, ötesi, İran Horasan, Türkmenistan-Mavare-ün-nehr coğrafyasında yaşamıştır.

Ve tamamı Türkmen, Bâtıni, Sufi ve Alevidir…

Yukarıdaki isimlerden yola çıkarak şöyle bir çıkarım yapabiliriz:

I. Sünnilik, Osmanlı hanedanına ve saray çevresine, hiç değilse Fatih Sultan’a değin nüfuz edememiştir.

II. Tarihçi ve bir bütün olarak akademi dünyamız, bilim ahlakına ters düşmüş, Fatih döneminde başlayan, Padişah Yavuz döneminde zirve yapan dönüşüm (evrim-asimilasyon) gerçeği karşısında; “gözlerimi kaparım vazifemi yaparım” modunda davranmış, gerçeği görmüş ama korkmuş, yazamamıştır.

III. İşte bu nedenle; “Osmanlı İmparatorluğu kurucuları Sünni’dir, Alevi-Bektaşi ve Kızılbaşlar da hep zındık, bozguncu ve isyancıdır” kabulü ve resmi tarih yazımı karşısında Aleviler, gerçeği ama sadece gerçeği öne alan bir tarz ve disiplin içinde tarihlerini kendileri yazmalıdır.

Çeşitli kereler yazdım, panel ve söyleşilerde dile getirdim. “Kuşatılmış Bir İnancın Tarihi Alevilik” isimli bir kitap yazdım: Osmanlının kurucu Beyinin adı Osman değil, Odman, Utman veya Ataman’dır. İmparatorluğun adı Osmanlı değil, Ottoman’dır…

Odman’ın kayınpederinin adı Edabaali değil, Ede Balı’dır. Ede Balı; Hacebektaş Dergâhına bağlı, oradan el alan, nasiplenen bir Bektaşi babasıdır. Kızı Malhun Hatun’u Odman’la evlendirmiş, kuşak kuşatmıştır. “Ey oğul! Ne zaman ki, bu Ahi kuşağını belinden çözdün, gazi kılıcını elinden düşürdün o zaman ilin-tören elinden gider, zevalin yakın olur” diye başlayan ve devam eden, imparatorluğun temel düsturunu, duruşunu, ahlak ve adalet doğrultusunu belirleyen nefes (gülbang), Şeyh Ede Balı’nındir.*2

Tarihimize dair körlük, kasıt, saptırma, iftira bu yazılanlardan ibaret değildir. Çok temel birini daha söyleyip konuya dönelim: Hünkâr’ın adı Hacı Bektaş Veli değil, Hace Bektaş Veli’dir…

Şunu söylemeye çalışıyorum: Biz Alevi-Bektaşiler bu coğrafya’ya bir başka gezegenden ışınlanmadık. Selçuklu, Karakoyunlu, Akkoyunlu İmparatorlukları ve umum Anadolu Beylikleri ayrı mevzu ama Osmanlı (Ottoman) Beyliğinin kuruluşundan, İmparatorluk aşamasına değin sadece; Alevi, Bâtıni, Bektaşi (Urum Erenleri), abdal, gazi, ahi, bacı, seğmenler olarak biz vardık. Bugün kendilerini mülkün sahibi olarak tanımlayan ve bizi “öteki” göstererek mülkü yağmalayan, aramıza nifak tohumu ekenlerin ise bu coğrafyada izleri bile yoktu…

İzlerini bulup gösterirlerse özür dilemeye hazırım: Bulamazlar, yoktur!

“Canım öyleyse her şey bize ait, bizim hakkımız” gibi akıldışı bir talep içinde değilim. Değilim ama Erdoğan’ı, Bahçeli’yi ve şürekâsını da biraz akla, izana, gerçeğe ve haddini-hududunu bilmeye davet ediyorum. Bilmem ne bakiyesi olmadığımız gibi “kılıç artığı” değil, bu yurdun sahibiyiz! Kızılbaş karakterimizin gereği baş eğmeyiz, tebaa olmayız, biat etmeyiz ama demokrasiye, insan hakları, eşitliğe uygun davranan yöneticiye de saygıda kusur etmeyiz…

OSMANLI MÜLKÜNÜN SAHİBİ ALEVİ BEKTAŞİLERDİR!

Varsın Selçukluya ve Osmanlıya T. Erdoğan aveneleri sahip çıkıp, cehaletleriyle gülünç olmaya devam etsinler.

“Türkmen yaşayışlı üç padişaha tam destek veren Ahiler ve Bektaşiler Osmanlının kuruluşunda ve yeniçeriliğin yapılanmasında önemli roller üstlendiler. Devletin hayat damarlarını temsil eden ve yeniçerilik adı altında kurulan bu yeni orduyu yönetenler, askerlerine vatan ve toprak sevgisinin manevi mimarı Hace Bektaş Veli’nin düşüncelerini benimsettiler. Bu düşüncelerle gazaya çıkan asker ve komutanlar bu büyük kahramanı kendilerine önder kabul edip bu ocağa Hace Bektaş Ocağı adını verdiler. Ayrıca bu ocağa alınan devşirmelere Onun iman ve gaza ruhunu aşıladılar.

Osmanlı Devletinin kurulmasında önemli görevler alan Şeyh Ede Balı, Abdal Musa, Kumral Abdal, Geyikli Baba, Abdal Murad gibi Horasan Erenleri ülkede bozulan düzeni sağlamak için boş ve himayesiz topraklara tekke ve zaviyeler kurarak, ellerindeki sevgi ve hoşgörüyü temsil eden tahta kılıçlarıyla korumasız kalan halkın malını, canını ve namusunu korumayı kendilerine prensip edindiler.”*3

“Kanıt nerede” diyenlerin okumaları dileğiyle:

Sadece İstanbul ve Çevresinde Bulunan Bektaşi Tekke ve Türbelerinin bir bölümü:

Sıra, Tekke-Türbe İsmi, Kurulduğu Bölge, KuruluşYılı/Dönemi

1. Şahkulu Sultan, Merdivenköy, Kadıköy, Orhan Gazi Dönemi

2. Karaca Ahmet Sultan, Üsküdar, Orhan Gazi(1329?)

3. Daver Baba, Maltepe, Orhan Gazi (1350?) Dönemi

4. İvaz Fakih, Küçük Çamlıca, Üsküdar, Orhan Gazi (1334-35)

5. Perişan Baba, Kazlıçeşme, Zeytinburnu, Orhan Gazi

6. Şehitlik Nafi Baba, Rumelihisarı, Fatih Sultan (1451?)

7. Akbaba Sultan, Beykoz/Kuzguncuk, Fatih Sultan Mehmet

8. Çakır Ağa, Silivri, Fatih Sultan Mehmet Dönemi

9. Horoz baba, Unkapanı, 1453

10. Müsliman Dede, Balaban Ağa İbrahim Paşa Fatih, Fatih Sultan Mehmet

11. Ciğerci Baba, Fatih, Fatih Sultan Mehmet

12. Kara Baba, Çemberlitaş, Fatih, Fatih Sultan Mehmet

13. Kızlar Çeşmesi, Okmeydanı, Kasımpaşa, Fatih Sultan Mehmet

14. Haydar Baba, Haydarpaşa, Üsküdar, Fatih Sultan Mehmet

15. Bıçakçı Baba, Düğmeciler, Eyüp, Fatih Sultan Mehmet

16. Evlice Baba, Bülbül Deresi, Eyüp, Fatih Sultan Mehmet

17. Pervane Dede, Samatya, Fatih, Fatih Sultan Mehmet

18. Zuhurat baba, Bakırköy, Fatih Sultan Mehmet

19. Bayraktar Mahmut Dede, Yenikapı, Fatih Sultan Mehmet

20. Gül Baba, İstanbul’un on bir bölgesinde, XVI Yüzyıl

21. Karaağaç Sarı Sufi Hüseyin Baba, Halıcıoğlu/Eyüb, II. Bayezid 1481-151

22. Takkeci Büyük Abdullah Baba, Topkapı, II. Bayezid

23. Sünbül Sinan, Fatih, 1486-1490

24. Caferabad Bademli, Sütlüce /Eyüp, 1528

25. Karyağdı baba, Eyüp, 1547

26. Garip Dede, K.Çekmece, XVII Yüzyıl

27. Durmuş Dede, Rumelihisarı, 1537

28. Kara Abalı Mehmet Baba, Beşiktaş, Sultan Süleyman

29. Kumkapı Haseki Sultan, Kumkapı, Fatih, Sultan Süleyman

30. Yeniçeri Kışlaları (Odalar), At meydanı, Okmeydanı, Sultan Süleyman

31. Yeniçeri Kışlaları (Odalar), At meydanı, Okmeydanı, Sultan Süleyman

32. Sadi Baba Emirler, Silivri, Sultan Süleyman

33. Mustafa Dede, Karaman -1/Kebir, Sultan Süleyman

34. Saçlı Emine* , Kulaksız/ Kasımpaşa, 1590?

35. Yanınca Baba Keileci Hali, Üsküdar, 1596?

36. Örük Baba Erdek Erdi baba (Abdal Yakup), Fatih, XVII. Yüzyıl

37. Ağlamış Baba, İstranca, XVII. Yüzyıl

38. Şahin Baba, Kepenekli, Çatalca, XVII. Yüzyıl

39. Keskin Dede, Efdalizde, Fatih, XVII. Yüzyıl

40. Şeyh Mamur, Merdivenköy, Kadıköy, XVII. Yüzyıl

41. Kartal Baba, Pazarbaşı, Üsküdar, XIII. Yüzyıl

42. İskelebaşı, Üsküdar, XIII. Yüzyıl

43. Bandırmalı* ,İnadiye, Üsküdar, 1732

44. Kımcı Baba, Nuh kuyusu, Üsküdar, XVIII. Y. ikinci yarısı

45. Mürüvvet Atik Valide, Üsküdar, XVIII. Y. ikinci yarısı

46. Tahir Baba, Büyük Çamlıca, 1794

47. Emin Baba, Edirne kapı / Eyüp, 1867

48. Deniz Abdal, Fatih, XIX. Y. İkinci yarısı

49. Mecidiye* , Kadıköy, 1888

• İki tarikat erkânın (Alevi-Sünni)birlikte yürütüldüğü tekkeler* 4

Osmanlı Hanedanı Alevi-Bektaşilere günümüzün hükümetleri gibi değil, mülkün sahibi gibi davranmış (ki, evet Alevi-Bektaşiler mülkün sahibidir) istediği her bir köyü, kasabayı veya şehri tımar olarak vermiştir. İçinde cemevi de olan tekke, dergâh, zaviye, imaret açmalarına birebir katkıda bulunmuş, yer tahsis etmiştir.

Osmanlının bu anlayışı Padişah Yavuz döneminde bozulmuş, özellikle İran ve Mısır’dan getirilen Sünni ulemanın padişahları etki altına almaları ve kendilerine yer açmak amacıyla Alevi Bektaşi bürokrasisine karşı kışkırtmalarından sonra, mülkün gerçek sahipleri el olmuş, asılıp-kesilmiş, kırsala sürülmüşlerdir.

Osmanlının ilk dönem bey ve padişahlarının yaklaşımıyla, günümüz hükümetlerinin, Alevi-Bektaşi ibadethanesini, inancını kabul etmeyen, Diyanet gibi güya kamu kurumlarına Alevi inancına mensup olan bir tane dahi, odacı-kapıcı personel almayan, hayatın her alanında negatif ayrımcılığı dibine kadar yaşayan uygulamasını düşündüğümüzde, ilk dönem Osmanlı yönetiminin tavrı anlaşılmış olur.

Özetle; bugün ülkenin yönetiminde Aleviler yoktur. Bir iki örnek dışında dün de yoktu. Ülke; mafya, hırsız, uğursuz, dinci, tacizcinin elinde. Hazine ve tüm varlıklarımız yandaşlara peşkeş çekilerek tarumar edildi. Alevisi-Sünnisiyle millet olarak yoksuluz, muhtacız, çünkü soyuluyoruz. Ülkeyi sevmeyen, “keşke Yunan kazansaydı” diyen dinci kanımız emiyor.

O halde Osmanlının, Selçuklunun birinci dereceden kurucu unsuru, Cumhuriyet ve Atatürk ilkelerinin yılmaz savunucusu, laikliğin ve çağcıl değerlerin teminatı olan ülke-millet sevdalısı bir Alevi yurttaş neden cumhurbaşkanı olmasın?

Son söz; Cumhurbaşkanı adayımız Sayın Kılıçdaroğlu’dur…

Hiç kimsenin, hiçbir nedenle bir başkasını ötekileştirmediği, hakkını hukukunu çiğnemediği bir ülke hayali ve barış içinde yaşamamız, yaşamın her safhasında sevgiyi egemen kılmamız dileğiyle…

12.09.2022 / Murtaza DEMİR

Kaynakça:

*1- Kaynak: Âşık Paşaoğlu Tarihi (Tevarih-i Al-i Osman) Osmanlı Hanedanı Tarihi, Adsız, s.12. Âşık Paşaoğlu (Derviş Ahmet Aşıki) adlı tarih yazıcısı yani bir Osmanlı vakanüvisidir. 1393 yılında Amasya’ya bağlı Ulvan (Elvan) Çelebi Köyünde doğmuştur. Yirmi yaşlarındayken Geyve’de hastalanmış ve Orhan Gazi’nin hocası olan Yaşlı Fakih’in evinde kalarak bu evde Osmanlı Tarihinin Yıldırım Bayazıd sonuna kadar olan bölümünü yazılı olarak bulup okumuştur. Alevidir… Soy kütüğünü; Şeyh Yahya, Şeyh Selman, Ali 😊Âşık Paşa), Muhliseddin Musa Baba = Muhlis Paşa, Horasanlı Şücaaddin İlyas 😊Baba İlyas) olarak yazmaktadır. Age, s. 5 İkinci Murad ve Fatih dönemlerini bizzat yaşayarak ve savaşlardan bazılarına katılarak kaleme almıştır. Age, s. 7

*2- Murtaza DEMİR, Kuşatılmış Bir İnancın Tarihi Alevilik, s, 57. Oruç Beğ Tarihi, c.2,s.6

*3- Baki Yaşar Altınok, Alevilik H. B. Veli Bektaşilik, s.215-216, Ömer Lütfi Barkan, “Kolonizatör Türk Dervişleri, Vakıflar Dergisi, c. 2, s. 283

*4- Fahri Maden, İstanbul Bektaşileri, s. 379, 380. Osmanlı Arşivlerini didik didik ederek, bu göz nuru eseri ülkemize kazandıran Fahri Hocaya gönülden teşekkür ederim.

Bir yanıt yazın

Başa Dön