BİAT ETMEDİĞİME EYVALLAH DA ETMEM

DEVRİMCİ BİR RUHLA ÜLKE KURTULUR. HÜSEYİN EKİCİ

Hüseyin EKİCİ

26.11.2020

9 Ocak 2010 tarihinde yazdığım daha sonra erişimi engellenen web sitemizde yayınlanan bir yazımı tekrar okuyucularımla paylaşmak istedim. Aradan geçen bunca yıla rağmen ülkemizin gittikçe kötüleşen durumunu üzülerek seyretmekten başka çözüm üretilemedi. Yeni yeni yiğitçe çıkışlar da olmuyor denemez. Umarım ki Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet Türkiye’si yeni gelen genç akımların enerjisiyle düzlüğe çıkar. On bir yıla gelmiş olan isyanımız son bulur. Yenilikçi, Devrimci bir ruh sayesinde ülkemiz tekrar TBMM yönetim sistemine dönüşür.

“Yaşam felsefemiz, yaşam biçimimiz, inancımız bize çok ışık tutmaktadır.  “Zilletle yaşamaktansa ölmeyi yeğlerim” diyen Hz İmam Hüseyin’in yiğitçe direnişi bize hiç bir şey öğretmemişse kendi kendimizi bir sorgulamamız gerekmiyor mu? 

O zaman 14 asırdır dağlarda atalarımız canları pahasına yaşam mücadelesi verirken, geleneklerini, kavgalarını neden sürdürdü? 

Atalarımızın tümü hatalı mıydı?

İnançları uğruna direnmeleri bize hiçbir şey ifade etmiyor mu?

Bugün de aynı şekilde Muaviye ve Yezit zihniyetli yöneticiler yok mu?

Bu yöneticilerle kapalı kapılar ardında pazarlık yapanlar, onları iktidara getirenlerin kusurları hiç mi yok? Bizlere nelere mal oldu? Bunları hiç düşünmeden hiçbir şey yokmuş gibi mi davranalım?

Atama usulü yönetime gelmek veya getirilmek Emeviler Döneminden beri devam etmiyor mu?

Muaviye yerine oğlu Yezit’i halife olarak atadı. Bugünün Muaviyeleri de kendi yandaşlarını vekilliğe atamıyorlar mı? Farklılıkları yalnız isimleri değil mi?

O günün şartlarında çölün ortasında susuz bırakılan ve canları pahasına mücadele verip dünya insanlığına ışık tutanlar, gerçekten boşuna mı canlarını çölün ortasına serdiler?

Bu inanç boyutunda verilen mücadele aynı zamanda iktidar hırsıyla çoluk çocuk demeden kan emen zihniyet,  bugün yok mu?

Ülkemizin her yanını kan gölüne çevirenler, toplu adam kıyımları, aydınların ateşe atılması, evlerin işaretlenerek katliamların yapılması aynı zihniyetin devamı değil de nedir?

Peki, bu zihniyeti bile bile “demokrasi gereğidir mutlaka siyaset yapmalıdır” deyip her türlü olanakları önlerine serip “ altın tepsi içinde iktidar ortamını hazırlayanlar nasıl olur da görmezlikten gelinir?

7 yılı geçkin zaman içinde ne kadar şehit verdik, ne kadar kan döküldü, ülkenin malları kimlere peşkeş çekildi, satılacak ne varsa satıldı ama kalkınmada her zaman sınıfta kalan dışa bağımlı bir devlet haline getirilmesine sebep olanlar, iktidarıyla, muhalefetiyle vicdanlara mahkûm olanlar, nasıl olurda kusurların ağırlık derecesine göre değerlendirilir?

Devletin tüm kurumları ve ordusu sorgulanan başka bir devlet var mı? Bu duruma nasıl getirildi?

Binyıldır kardeş olarak yaşayan halk sanki düşman imiş gibi ortaya atılıp “halkın kardeşliği, sağlanmalıdır” teraneleri hangi ülkede bu kadar düşmanca savunulur oldu?

(Burada Halklar denilmektedir. Halk zaten çoğul bir kelimedir. Terminolojik olarak “halklar” demek son derece yanlıştır. Kasıtlı olarak bu kelime kullanılmaktadır. Doğrusu Halk’tır. Örneğin dünya halkı, Rus halkı, Amerika halkı demek gibi, Türk halkı demek doğru bir ifade şeklidir. Halklar demek ayrışmanın belirtisidir.)

Biat Etmek işte bu noktada önem arz etmektedir.  Biz de inandığımıza, güvendiğimize biat ederiz. Yani oy vereceğimiz kişi veya partinin koşulsuz olarak yönetimine inanmamız ve güvenmemiz gerekmektedir.  Aksi halde,  güvenmediğimiz kişi veya kuruma kötüden kurtulmak için biat etmek bize atalarımızdan gelen inanç ve dirençle doğruyu, doğru yönetimi bulana kadar mücadele etmek farz kılınmıştır. Böyle olmak da zorundayız. 

Takiyye yapmak bize göre değildir.

Bize inanmayanlar ise, Atatürk’ün “Bursa Nutkunu”  mutlaka okumalıdırlar.”

Biat: Bir kimsenin egemenliğini tanıma

09.01.2010

Üsküdar/İstanbul

Bir yanıt yazın

Başa Dön