Mehmet Halil ARIK
Emekli Eğitimci
Tarih, an ’da tutar kaydını. Yan tutmadan, yalakalık yapmadan. Kalemi kendi elindedir. İyiyi, güzeli doğruyu ak sayfalarına kötüyü kara sayfalarına. Belgedir, kanıttır ibrettir, örnektir geleceğe ışık olsun diye her kaleme aldığı. Çarpıtmayı sevmez, çarpıtanı da çarpar günü gelende.
Tarih an ’da yazılsa da okunması zaman alır. Okumasını bilmeyenler, ekonomik, sosyal, siyasal her konuda hepten sınıfta kalır. Tarihin derdi, olayın kaydı kadar kayda aldığı olayın sebep sonuç ilişkisi üzerinden toplum üzerinde yarattığı sonuçtur. Sebep-sonuç ilişkisinin analizi, sentezi ve yorumu üzerinden alınacak ders ve ibrettir.- Örnek mi dediniz? Mari Antuanet olsun mu, örneğimiz, ne dersiniz??…
Hani tarih bilgimizi onun “görgüsü(?)” üzerinden tazeleriz ya o sebepten…2.5 asır önce gelip geçmiş hayattan ama tap-taze durmakta; tarih sayesinde. Fransa Kraliçesi Mari Antuanet (1755- 1793), açız –evimize ekmek götüremiyoruz- diye haykıran halkına, “ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler” demiş ya hani!.. O gün, o anda yazılmıştı geleceğin tarihi. Devamı da kendiliğinden gelmiş…
Kalabalık halk Bastil’e doğru yürürken Saray habersizdir olup bitenden (1789).Kral 16.Lui sorar çevresine; “Bu bir ihtilal mi? Aldığı cevap ilginçtir; “Hayır Ekselans, bu bir devrim!…” Fransız halkının başkaldırısı “Devrim” olarak geçer o gün dünya tarihine,. Genel talep; özgürlük ve eşitliktir. Ancak bu taleplerinin yerine getirilmesiyle açlıktan kurtulacaktır adaletten eşitçe yararlanacaktır halk. Ve evine ekmek götürme hakkına kavuşacaktır.
O gün o anda birlikte yazılmıştır Fransa’nın demokrasi tarihi ve de Lui ve Mari Antuanet’in acı sonla biten tarihleri. 1755’te başlayıp, lüks yaşam içinde, sayısız skandallarla dolu bir hayat, 1793’ün 13 Ekim’inde trajediyle son bulacaktır. Tarih, Mari Antuanet’in salt bu acılı hayatını kayda almış değildir… “Ekmek bulamazlarsa pasta yesinler” sözlerini de adının yanı başında taşımıştır bu günlere…
O an yazılan tarih, o gün bu gündür – bu sözlerle yeniden yeniden okunmaktadır ayni tazeliğiyle!…….Tarihe “Geçmişin bilimi” denilmesinin nedeni “ibret alınsın” kaygısındandır!. Dönüşü yoktur tarihte olup bitmişin… Lakin tekrarına engelin çaresi vardır; İbret!…İbret alınsa tekrarı yaşanır mı Hitler’lerin ve onların faşizminin? – Hadi bunca acılar unutulmasın da “adam” safında esamisi okunmasın Hitler’e öykünenlerin!…
Sultanlığın ihtişamıyla yoksullaşan ve yoksunlaşan halkın feryadı ibret olsun da, etlisinden bir parça kemik uğruna, sarayın kulu, kölesi, yalakası, soytarısı olmaya gönüllüler çıkmasın!.. Kimse de sultanlığa özlem duymasın…”Bu hasret, bu davet bizim!…”“Kıssadan Hisse” diyerek nasıl da ortaya koymuş Mehmet Akif tarihten ders alınmayışı: “Geçmişten adam hisse kaparmış…
Ne masal şey! Beş bin senelik kıssa yarım hisse mi verdi? “Tarih’i “tekerrür” diye tarif ediyorlar; Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi?”***!…Tarihin tavsiyesi, Şükret!… Sabret!… değil!… İ b r e t ! . . . İ b r e t ! . . .Çok şeylere gebe şu diyalog:- “Açız; Evimize ekmek götüremiyoruz”- “Abartmayın!… Al çay iç!… Keyif çayı bu!.. ”Keşke Mehmet Akif’e kulak verileydi. Ö n e m l i ! . . .Askıya çıkarılan ekmek de dahil buna!.
27 Ekim 2020
Mehmet Halil Arık Emekli eğitimci