Monoloji ve Diyaloji Nedir?


Prof. Dr. Halil ÇİVİ (konuk yazar)

Vatandaş soruyor :
” Hocam monoloji ve diyaloji ne demektir; kısaca anlatabilir misiniz?”

TÜRKİYE BUNUN NERESİNDEDİR?

Diyaloji ve monoloji kavramlarını doğru anlayabilmek için önce monolog ve diyalog sözcüklerini açıklamak gerekir.
Mono Latince de “bir” demektir. Monolog ise tek kişinin başkalarına söz hakkı vermeden tek yanlı konuşması anlamındadır. Bazı tiyatro eserlerinde tek kişinin yaptığı uzun monologlara da ” tirat” denir. Ayrıca siyasi figürlerin meydan mitinglerinde söyledikleri uzun nutuklar da birer monolog örnekleridir. Monologlarda, İstisnalar hariç, konuşmacılara soru sorma ve konuşulanları karşılıklı olarak tartışabilme olanağı yoktur.
Diyalog ise, en az iki kişinin karşılıklı olarak iletişim içinde olmaları demektir. Ancak diyaloğun sağlıklı olması için eşit ve özgür koşullarda olması gerekir. Aslında insan soyu için dillerin üretilme gerekçeleri, monolog dan çok diyalog içindir. Karşılıklı konuşma, anlaşılma, anlayabilme ve karşılıklı anlaşıp karar verebilme mantığına dayanır.

Gelelim esas konumuza.

Eğer bir sözcük ” loji ya da logi ” sonekini alıyorsa işin içine bilim, akıl, mantık, bilgi, bir değer yargısı gibi unsurlar giriyor demektir. Biyoloji= canlılar bilimi; sosyoloji= toplum bilimi, Teoloji= Tanrı bilimi gibi. Örneğin bir analizin doğruluk ya da tutarlılığını belirtebilmek için de ” lojikman ya da mantıken, dinen, ahlaken… Öyledir” deriz.

Monolojiyi doğru anlayabilmek için önce Diyaloji sözcüğünü iyi anlamak gerekir. Diyaloji, karşılıklı konuşma yani diyalog ve etkileşim yolu ile olayların doğrusunu, bilimsel, akılcı, tutarlı olanını bulabilme anlamına gelir. Örneğin toplumun tamamını ilgilendiren eğitim reformu konusunda bir doğru karara ulaşabilmek için önce eğitimle ilgili tüm paydaşların bir araya gelerek ortak akılla ve bilim insanları ile birlikte bir sonuca ulaşmaları bir TOPLUMSAL DİYALOJİDİR.

Hakkın, hukukun, adaletin, anayasanın üstünlüğüne ortaklaşa karar verip gereğini yapmak, çağdaş demokrasilerin gereğine göre hareket etmek yine bilimsel ve çağdaş değerlerle yönetilme ve yaşama isteği yine bir Siyasal, hukuki DİYALOJİDİR. Çünkü millet iradesi ile oluşmuştur. Devleti, ülkeyi, toplumu, aileyi… İlgilendiren her konuda diyalog ve diyaloji ile davranabilmek, akıl ve bilimden ayrılmamak çağdaş toplumların temel karakteristiğidir.

Peki, Monoloji nedir?

Monoloji ise; varılacak bir karar, takıp edilecek bir yol, ulaşılacak bir sonuç ya da değiştirilecek bir tutum ve politikalar için, diyalog karşılıklı etkileşim ve ortak akıl yokluğudur. Tek sesliliktir. Her konu ve her alanda tek bir otoritenin söz hakkı olmasıdır Zaten ortak akıl ve bilim olmadan toplumsal ortak çıkarları doğru saptamak ve koruyabilmek de çok zordur. MONOLOJİ, her türlü karar ve yönetim süreçlerine paydaşların katılmaması tek kişilik akılla ve buyruklarla yönetme anlamına gelir.
Paydaşların diyalog, etkileşim ve kararlara katılma hakları yoktur. Onların görevi koşulsuz ve sorgulamasız İTAAT demektir. En uygun paydaş en iyi itaat edendir. Bu paydaşlar aile bireyi, parti üyesi, iş ortağı, işçi, cemaat müridi, yurttaş olabilirler.

Bazı monolojik yönetim örnekleri var mıdır?

Örneğin monolojik anlayışa, feodal, geleneksel, teokratik ve günümüz yönetimlerinde şu örnekler verilebilir.
• Feodal derebeylerin, ağaların yönettikleri serflere ve kölelere olan buyruklar birer monolojik örnektir. Bu rejimlerde hak, hukuk, adalet değil, en güçlünün buyruğu ve yasası geçerlidir.
• Anaerkil toplumlarda annelerin, ataerkil toplumlarda babaların, erkek egemen toplumlarda erkeklerin tek yanlı olarak hükmetme istekleri birer monolojik baskıdır.

Tek doğru, kim egemense onun doğrusudur.

• Orta Çağ Avrupa’sındaki kiliselerin ve ruhban sınıfının engizisyon işkenceleri, kralların, sultanların, padişahların evlatlarını, babalarını ve kardeşlerini yargısız infazları, Osmanlı yönetimindeki bazı müftüler ve şeyhülislâmların padişah emrine uyarak Türkmen Alevilerin katline fetva yazmaları tarihsel kıyıcı monolojilere örnektir.

• Günümüzdeki bazı dinsel tarikat ve cemaat önderlerinin insan aklını ve özgür iradesini yok sayarak ” mürşit yanında mürit, gassal önünde meyyit ” diyerek sorgulanamaz ve karşı konulamaz buyruklarla kendi cemaat üyelerini ekonomik, sosyal ve cinsel yönden istismar etmeleri yine tipik monoloji örnekleridir. 20.Yüzyılın ve günümüzün otoriter, totaliter, faşist devletleri ve çağımızdaki otoriter yönetim örnekleri tipik monolojik iktidar biçimleridir.

Toplumlar gelişip uygarlaştıkça, hak, hukuk adalet, demokrasi, çoğulculuk, en önemlisi de akıl ve bilim toplumsal yaşama egemen oldukça monologlar yerlerini diyaloglara, monolojiler yerlerini diyalojilere, buyruk ve fermanlar da yerlerini anayasalara ve yasalar karşısında eşit yurttaşlığa bırakmaktadır.

Genelde günümüzün bazı Uzakdoğu, Güney Amerika ve özellikle de Ortadoğu’daki İslam ülkelerinde, ailede, inançta, gündelik yaşamda, her türlü örgütlenme, sivil toplum örgütleri ve devlet yönetimlerinde tek yönlü monolojik bir egemenlik devam etmektedir.

Peki başta aile olmak üzere, Türkiye’nin her kademesindeki toplumsal yapı, örgütlenme ve yönetim anlayışının da ne yazık ki çoğunlukla monolojik bir karakter gösterdiği inkâr edilemezdir. Ne yazık ki toplumsal ve siyasî zihniyette de bu istikamette gelişmeler devam etmektedir.
Çözüm; özgür aklın, çağdaş bilimim, çağdaş ve çoğulcu demokrasinin, anayasaya , hukukun üstünlüğüne, güçler ayrığına dayalı eşit yurttaşlık anlayışı ile yönetilen parlamenter sisteme geri dönmektir. Bu yol da tam anlamıyla ATATÜRKÇÜLÜK YOLUDUR.

Bir yanıt yazın

Başa Dön