GAZETECİ KEMAL BAYTAŞ’A SAYGIYLA

Kemal BAYTAŞ

10 Mart 2013 – SÖZCÜ

25 Aralık 2021 tarihinde vefat eden Kemal Baytaş bundan tam dokuz yıl evvel tarihe not düşen yazısını yayınlamış Düşün Haber sitemiz de de konuk yazar olarak alıntı yapıp okuyucularımıza duyurmuştuk. Aradan geçen bunca zamana karşın tespitlerinde hiç yanılmayan yazarımızın yazısını bir kez daha yayınlayarak rahmetle ve saygıyla anıyoruz.

Düşün Haber

İstediklerin helal, yaptıkların yanına kar ama bir daha yapma anlaşması İmralı 2013

Ümmetçiliği esas alan Türklüğüyle gocunan din sömürücüsü ehliyetsiz bir kadro Türkiye’yi yönetiyor.

Terörle bir yere varılmaz edebiyatı iflas ediyor

Atatürk Ege’de Yunanlılara karşı soykırım yaptı diyorlar. Yenik Yunan Başbakanı Venizelos ise “Atatürk Tanrı’nın Türk milletine lütfettiği bir mucize adam, bir dehadır” diyor.
Çanakkale Zaferi, Alman Van Sanders Paşa’ya aittir diyorlar. Alman General yazdığı kitapta Çanakkale Zaferi’nin tek kahramanının Mustafa Kemal olduğunu yazıyor.
Ürdün Kralı, Atatürk’ün huzurunda ağlıyor. Bunlar ise Anıtkabir’de sap gibi saygı duruşunda bulunmak en büyük azaptır diyor.

Acz’in adı “Analar ağlamasın” oluyor

2002’de terörü sıfırlayan komutanların tümü sanal belgeler ve (terörist gizli tanıklıklarıyla) zindana attırılıp, ordunun kolu kanadı kırılınca terör tekrar hortluyor.
Koskoca bir devletin acz içinde kalıp terörist başının önünde saf durarak pazarlık zilletine düşmesi dünyada bir ilk oluyor. Önceleri şehit aileleri “vatan sağ olsun. Vatan için ölecek bir evladım daha var” diye ağıtlar yakıyorlardı. Şimdi “İmralı’da on binlerce şehidin katilleri, af esintileriyle baş tacı edilince” şehit anaları “evlatlarımız pisipisine öldü” diye kahroluyorlar.
Başbakan böylesine kapı kulu bir medya, aydın, yazar, çizer takımı bulmuş istediği gibi kullanıp yönlendiriyor.
Sanki Truva Atı gibi Türkiye’yi dış güçler istila etmiş, ülkeyi kolayca içten çökertiyorlar.
Analar ağlamasın teslimiyetine karşı çıkanlara “vatan haini” diyorlar. Sormak lazım:
Teröristbaşı; Biz haklarımızı yeterince aldık, “anayasadan Türk kelimesinin çıkartılması”, “tüm PKK’lıların özgürlüklerine kavuşturulması”, “Güneydoğu yerel yönetiminin özerk bölge haline getirilmesi” gibi istekleri söylerken cinnet geçirmiştim. Böyle talepler söz konusu değildir. Tayyip’e (başkanlık) “şapur şupur”, bize de “yarabbi şükür” mü diyor?
Eğer durum böyleyse biz de süreci destekleyenlerin en başında olalım.
Aksi halde barış diye yutturdukları süreci yaratan ya da destekleyenlerin tümünü tarih vatan hainleri olarak tanımlayacaktır.
* * *

Not: Geçen haftaki yazımda MİT Müsteşarının bir astsubay emeklisi olduğunu belirtmiş olmam, astsubay camiasını rencide ettiği gelen maillerden anlaşılıyor.
Biz ordudaki tüm rütbelerin aynı değer, aynı onur ve kutsallıkta olduğuna inanırız. Özellikle meşakkatli Astsubaylığın “zenci Türk” diye görüldüğü iddiası yersiz bir vehimden ibarettir.
Kastımız, İmralı görüşmelerinin TBMM, MGK, Genelkurmay dışlanarak yapılmasındaki sakıncaları vurgulamaktır. Tamamen Başbakan’ın talimatıyla yürütülen bu süreç Türk Ulusu’na büyük zararlar verecek şekilde sonuçlandığında Başbakan’ın “benim yazılı talimatım yoktur, MİT Müsteşarı benim dediklerimin dışına çıkmıştır” diye onu ateşe atmayacağının garantisi var mıdır?
Maillerde isimleri mahfuz bazı astsubay emeklileri, benimde Harp Okulu mezunu olduğumu zannederek akıl almaz bir husumetle “Harbiyeliler ve paşalara” kin kusuyor, paşaların saltanatı bitecek diyorlar.
Demek ki bir savaş vukuunda ast-üst saltanat kavgası hiyerarşik emir-komuta düzenini alabora edecek, bu da ordunun felaketi olacaktır. Astsubayların çoğunun (haklı davalarını gölgeleyecek) bu zihniyetin karşısında olduklarına inanıyorum.

Bir yanıt yazın

Başa Dön