Kaşgarlı Mahmut ve Divân-ı Lügati’t-Türk

Orhan MUTLU

Çok ilginçtir ki,  Türk devletlerini etkisi altına alacak olan Farsça ve İran kültürü, Türk ve Arap istilaları ardından geçen bir kaç asır sonra, Türk devleti Sâmânîler (Sâmânoğulları) zamanında İran’lı (Pers) Şair Dakîkî’yle (d. 976 – ö. 981) ve yine bir Türk devleti olan Gazneliler zamanındaki İran’lı (Pers) Şair Firdevsi’yle (d.940 – ö. 1020) yeniden hareketlenmiştir.

Türkler, Türkçeden ve Türk kültüründen yavaş yavaş uzaklaşıp Fars dili ve İran kültürüne kayarken, ilimde ve bilimde onları sollayan Türkçü alimler, Kaşgarlı Mahmut ve Yusuf Hac Hacip unutulup eserleri tozlu raflarda yok olurken, Firdevsi’nin Fars şovenizmini başlatan, içinde Türkleri düşman gösteren eseri Şêhnaâme büyük ilgi görmüştür.

Öyle ki, Firdevs’i tarafından, 981 ve1004 yılları arasında tamamlanan İran’ın İslamiyet öncesi tarihini anlatan, İran destanı Şâhnâme ya da Şehname”adlı için Findesi şunu demiştir:

“Çok sıkıntı çektim bu otuz yılda

Dirilttim İranlıyı ben bu Farsçayla.

Kâşgarlı Mahmud (D. 1008- Ö.1102), Türk dilleriyle ilgili çalışmalarıyla tanınmış 11. İnci yüzyıl Türk dilbilimci (Turkolog) , Kâşgar’ın 45 km güneybatısındaki Opal kasabasında dünyaya geldi. Bazı kaynaklara göre ise Işık Göl yakınındaki Bars Kul’da doğmuştur.

Aynı zamanda filolog, etnograf ve ilk Türk haritacısı olan Kaşgarlı Mahmut, Divân-ı Lügati’t-Türk (Türkçe: Büyük Türk Sözlüğü Derlemesi), adlı eserinde; yaşadığı devirdeki Türk illerinin ve boylarının kullandığı ağızları canlı olarak tespit etti.

Divânu Lügati’t-Türk adlı eseri Maşgardb’da 1072 yılında yazmaya başladığı eserini 1074’te tamamlayarak Bağdat’ta Abbasî halifesi El-Muktedî Billah’a sunmuştu. Eserin el yazması tek kopyası Fatih Millet Kütüphanesi’nde 1910 yılında bulundu. 1915 ve 1917 yıllarında öğretmen Kilisli Rıfat Efendi’nin çevirisi üç, Besim Atalay’ın çevirisi ise beş cilt olarak basıldı.

Türk Dili yanında, Divân’ında Türk dilinin grameri yanında, Türk yer adları, Türk damgaları ve Türk topluluklarını da etraflı şekilde anlatılmıştır.

Türk hayat ve cemiyetleri üzerine eğilen ünlü alimleriyle birlikte Türk illerini adım adım dolaşan Kaşgarlı Mahmut, çalışmalarında Türkçe’yi resmi dil olarak kabul eden Karahanlı Devleti’nden de büyük destek gördü. Türkçe’nin serpilip gelişmeye başladığı o dönemde, Mahmut’la birlikte Balasagunlu Yusuf Has Hacib de Türk diline büyük hizmet etti.

Oğuz Türklerinin 24 boyu ile ilgili şemayı da verdiği eserinde, Türkçe’nin zenginliğini ve Arapça yanındaki değerini ispata çalışan Kaşgarlı Mahmut, ayrıca Türkçe’yi Araplara öğretmek gayesiyle Kitâbu Cevâhirü’n-Nahvi Lügâti’t-Türk adlı gramer kitabını yazdı.

– Divân-ı Lügat-it-Türk:

Divân-ı Lügati’t-Türk, bir önsözle sözlük kısmından meydana gelmiştir. Önsözde yazar Türk dilinin tarifini, lehçelerinin özelliklerini sayar ve dil bilgisi kurallarını, Arapça’dakilere kıyasla gösterip tespit eder.

Ana dilinin Arapça’dan çok üstün olduğunu söyler ve örnekler verir. Bu arada, o bilgileri nasıl elde ettiğini, nasıl bütün memleketleri gezip dolaştığını da anlatır. İkinci, yani sözlük bölümü, Türkçe kelimelerin Arapça izahlarını kapsar. Bu nedenle, eser, Arapça yazılmış bir Türkçe sözlüktür. Ya da Türkçe’den Arapça’ya sözlüktür. Arapça dilbilgisindeki şekillerine göre sıralanmış 7500’den fazla kelime hakkında açıklama yapılmıştır.

Büyük bilgin bu açıklamaları yaparken kelimelerin nerelerde ve hangi anlamlarda kullanıldığını göstermiştir. Bu esere ve onu izleyen başka eserlere kadar yazılı edebiyat örneklerimiz bilinmediği için, daha önceki yüzyıllara ait sözlü edebiyat örneklerini Kaşgarî’nin kitabından öğrenmekteyiz.

Sagu denilen ağıtlar, koşuk dediği koşmalar, sav dediği atasözleri ve nazım şekillerinden başka verdiği dersten örneklerine bakarak meselâ Alp Ertunga adındaki destanlaşmış kahramanın varlığını da yine Divân-ı Lügati’t-Türk’ten öğrenmiş bulunuyoruz.

Bu sebeplerden dolayı Kaşgarlı Mahmut’un Divân-ı Lügati’t-Türk’ü hem dil, hem edebiyat, hem toplum ve sosyoloji tarihimiz bakımından çok önemli belgeleri toplayan bir kaynaktır.

Ancak bu kaynak eser 1910 yılına kadar bilinmiyordu. Gerçi Kâtip Çelebi‘nin Keşf-üz-Zünun adlı bibliyografyasında Kaşgarlı Mahmut’tan da söz edilmiştir. Ama bu bilgi çok sınırlıdır.

Vanizade Nazif Paşa’nın yakınlarından bir hanım, 1910 yılında İstanbul’daki Sahaflar Çarşısı’nda dolaşırken bu dev eseri tozlu raflarda bulmuş, satın almak istemiştir. Elindeki ganimetin kadrini ancak o zaman anlayan kitapçı, kitabın fiyatını 25 altına kadar yükseltmiş, hanım da kitabı alamamıştır. Ancak işi Maarif Nezareti’ne duyurmuştur. “Ne olduğu belirsiz bir kitaba avuç dolusu altın verilemeyeceği” gerekçesiyle Maarif Nezareti, eseri satın almayı reddetmiştir.

Haber, kitap delisi merhum Ali Emiri Efendi’ye intikal etmiştir. Kitaplarını millete hediye ederek Fatih Millet Kütüphanesi’ni kurmuş ve ilk müdürlüğünü yapmış olan Ali Emirî Efendi, kitapçıyı getirtmiş, eseri inceledikten sonra adamı kütüphaneye kilitleyerek para tedarikine çıkmıştır.

İşte böyle borç harç satın alınan Divân-ı Lügati’t-Türk, uzun zaman Ali Emiri Efendi’nin kıskanç titizliğiyle kütüphanede saklanmıştır. Ali Emirî Efendi, eserin basımına ancak Sadrazam Talat Paşa’nın ricası üzerine razı olmuştur.

Eldeki yazma, Kaşgarlı Mahmut’un el yazısı olmamakla beraber ondan 192 yıl sonra Şam’lı Mehmet adında usta bir hattat tarafından yazılmış yeryüzündeki tek nüshadır.

Kaşgarlı, eserini Araplara kabul ettirmek için iki yerde; Peygamberin iki hadisini zikreder ki, şunlardır:

“Yüce Tanrı: Benim bir ordum vardır ki onlara Türk adını verdim. Onları doğuda birleştirdim. Bir millete kızarsam cezalandırmak görevini onlara veririm…” buyurmuştur. “Yüce Tanrı: Türkçe öğreniniz, çünkü Türkçe’nin uzun bir saltanatı vardır…” diye buyurur.

Divanü Lügati’t-Türk dünyanın her yanında, Türkoloji ilmiyle uğraşan pek çok bilgin için paha biçilmez bir kaynak olmuştur. Üzerinde şimdiye kadar yerli, yabancı, uzmanlar çok çeşitli incelemeler yapmışlardır.

Orhan Mutlu

Farklı alıntılar mevcuttur.

Bir yanıt yazın

Başa Dön